
Profesyonel İş Deneyimleri
2005, Ernst&Young
2006, Yıldız Holding
2015, Koç Holding
Kitaplar
2018, Yüzleşme - Alfa Yayıncılık
2021, Schopenhauer Felsefesi - Destek Yayınları
Kaleme Aldığı Tiyatro Oyunları
2021, LAZARUS -TC Kültür ve Turizm Bakanlığı Destek Programı
2022, Mata Hari - TC Kültür ve Turizm Bakanlığı Destek Programı
2023, Öteki Ben - TC Kültür ve Turizm Bakanlığı Destek Programı
Yapımcısı Olduğu Tiyatro Oyunları
2020, AFİFE JALE
2021, LAZARUS
2022, Mata Hari
2022, Einstein Kumpanyası
2022, Bestenigâr Yokuşu
2023, Öteki Ben
2023, After the End (Sondan Sonra)
Kurucusu Olduğu Şirket
THINK House - www.thinkhouseistanbul.com
Eğitim Danışmanlığı Yaptığı Referanslar
Yapı Kredi Bankası
Borusan Otomotiv
Rem People
Türk Henkel
Hyundai
VMware Türkiye
Toyota
Yenibir Lider Derneği
AIESEC Türkiye
Eges Lojistik
Fırat Devecioğlu Hakkında

Medya

Sputnik Türkiye Özel
Sputnik Radyo:
Serhat Sarısözen'le Gündem Dışı'nın bu haftaki konuğu, 'Yüzleşme' isimli kitabıyla iş dünyasındaki tecrübelerini okuyucularına aktaran Fırat Devecioğlu'ydu. Devecioğlu, "Kapitalizm insanın kendini hep kusurlu hissetmesine neden oluyor bu sebeple de kendine hep yeni pazarlar buluyor. Kapitalizm kendinizde değiştirmeniz gereken bir yön olduğu hissini size hep vermek istiyor. Bu sayede burun estetiği yaptırıyor veya yeni kıyafetler alıyorsunuz" dedi.
'YAŞADIĞIMIZ HAYATLAR TASARIM HAYATLAR'
Devecioğlu, "Yaşadığımız hayatlar tasarım hayatlar. 100 yıl önce insanların hayatı farklıydı, şimdi daha farklı, 100 yıl sonra çok daha farklı olacak. Zamanı geldiğinde işe girmek, zamanı geldiğinde evlenmek bunların hepsi birer tasarım" dedi.
"İnsanların hayatı tıpkı bir inşaat projesi gibi proje hayatlardan oluşuyor" diyen Devecioğlu'na göre, insanın kendisine, ‘Hayatta yapılmaya değerli olan şey benim için nedir?' sorusunu sorması gerekiyor. Değerli olan şeyi bulduktan sonra insanın nefesi her şeye yetiyor ve proje hayattan kurtuluyor.

BirGün
''Mesele Düşmek Değil''
BirGün Röportaj:
''Sorgulayan insanın en belirgin özelliği, enerjisini cesaretine bırakmadan önce durabilmesidir. Bir süre hiçliğin içinde kalabilmesi. Yalnızlıkta huzur veren kalabalığını bulur. Biri size, eliyle bir yeri işaret ederek ‘koş’ diye bağırdığında zor olan koşmak değil, durup ‘neden’ diye sorabilmektir.
Kendisinden beklentisi yükselen insan, kendi uçurumuna doğru yaklaşır. Bir şeylere sahip olsanız bile uçurumdan düşmekte olduğunuzu hissedersiniz. Mesele düşmek değil, sürekli düşme halinden kurtulamamak… Pek çok insan, kendi gibi yaşayabilmenin serinliğini hissedemiyor artık. Orjinal olarak doğuyor, beklentiler, hedefler, kazanım arzuları uğruna kopyaya dönüşüyor. İnsanın fark edemediği şey ise, sorunun kaynağı. Yani yürüdüğü yolun başkaları tarafından (toplumsal düşünce, üst yapı) belirlenmiş olması, insan tasarım hayatı doğal sanması.
Ancak onay alma ihtiyacından sıyrılabilen insan, yaşadığı anlamsızlığı çözmenin peşine düşebiliyor. Böylece, yavaşça beliren ‘Kim için? ne için?’ gibi keskin sorulara cevap arayışları bu tür kitapların yazılmasına neden oluyor. Sonuçta ortada sesi neredeyse hiç duyulmamış bir ruh var ve ait olduğu bedenin zifiri karanlığında hapis halinde. Uğruna türlü mücadelelere girip sahip olduğu şeylerin aslında ona ait olmadığını bir gün fark ediyor. Bu kolay bir yüzleşme değil. Türlü yarışlara koşarken kendine yürüyemeyen insanların hikayesi.''

Akşam
''Yüzleşme Mutluluk Reçetesi Sunmuyor''
Akşam Röportaj:
''Modern insanın yaşadığı ‘mutsuz’ günlerinin temelinde, kendi eliyle inşa ettiği ‘olması gerekenler’ vardır. Özgürlüğünü başkalarına ya da birkaç düşünceye devreder. Artık kendi zamanına da sahip değildir. Böylece ‘hap’ düşüncelere ihtiyaç duyar. Müzik marketinden ‘iyileştiren şarkılar’ albümünü alır. Psikoloğa gidip “Ne yapmalıyım?” diye sorar. Okuduğu bir şeyden somut yönlendirme bekler. Piyasa bu beklentiyi karşılar. Size ‘ne yapacağınızı söyleyerek’ para kazanan mutluluk tacirlerinin sayıları artar. Böylece aynı kısırdöngü oluşur. Yine kendi hayatınızda, başkalarının hayatını yaşarsınız. Kopya olmaya çalışmaktan, orijinal olduğunuzu unutursunuz. Oysa hayatınızı sizden başkası yaşayamaz. Yaşama sorumluluğu, kendi cevaplarını bulmayı gerektirir.''
Çoğu insan hayatının bir döneminde hayatının roman olduğunu düşünür, sonra sıradanlığını kabul eder. Yani herkesin hayatı kendi için bir romandır, ancak hiç kimsenin hayatı, bir başkası için roman denilecek kadar önemli değildir.

Onedio
''Fırat Devecioğlu'nun Yeni Kitabı Yüzleşme'den İnsanı Düşüncelere Gark Edecek 15 Aforizma ''
Onedio Özel:
Fırat Devecioğlu'ndan hayata farklı bakmanızı ve ondan keyif almanızı sağlayacak, Mona Kitap etiketiyle çıkan Yüzleşme sizlerle!
Nasıl biri olduğunuzun ya da nasıl bir hayat yaşadığınızın farkında mısınız? Fırat Devecioğlu işte tam bu konu hakkında yazdığı yeni kitabı Yüzleşme ile sizi hayatta karşılaşabileceğiniz ve karşılaştığınız şeylerle nasıl mücadele edeceğiniz hakkında aydınlatıyor! Son dönemin popüler kitapları arasında yerini alan, içerisindeki aforizmalar ile ufkunuzu açacak kitaptan biraz daha bahsedecek olursak;
Fırat Devecioğlu'nun gözünden "Yüzleşmek" tam olarak bir düşünce kitabı. Yüzleşmek ile insanın "Yaşadım" diyebilmesinin önüne set koyan düşünceleri bu kitapla bertaraf edebilirsiniz. Mutlu olmak adına yaptığımız bazı şeylerin aslında mutluluğumuzun önüne set koyduğunu fark edip, hayatınıza yeni bir pencere açmaya hazırsanız; sizi Yüzleşmek kitabından derlediğimiz bazı aforizmalarla yalnız bırakalım!

Medyatava
''Türkiye'de mutluluk ekonomisi, mutluluk tacirleri var!''
Medyatava Röportaj: Yüzleşme’nin yazarı ile Sayım Çınar’ın röportajı modern dünyaya dair enteresan bir sohbet.
''Bir modern zaman tuzağı olarak görüyorum sevdiğin işi yap cümlesinin. Herkes kişilere sevdiğin işi yap diyor. Sevdiğin işi yapabilmek aslında sosyal ekonomik bir imkanla ilgili. Sevdiğin iş yap isimli yazımın ardından çok tartışma yaşanmıştı, çok mail aldım. Bu aslında çok sinsi bir sömürü amacı. Sevdiğin iş yap dediğinizde işçi sınıfını, çalışan sınıfını görmezden geliyorsunuz. Sevilesi olmayan işleri kim yapacak? Kargoları kim getirecek, havluları otelde kim katlayacak? Sosyal adaleti konuşmamız gerekiyor, iş sevgi eylemi değildir. Para için çalışılır. Sıkıntılı işlerde çalışanları görmezden geliyoruz sevdiği iş diyerek. Sinsi bir sömürü aracından söz ediyoruz…

Dada Kitap
''İnsan ancak hazır olduğu düşüncelerle karşılaşabilir.''
Dada Kitap Söyleşi:
Hakan Özbek: Şu “Kırsala yerleşme” düşüncesi çok ilginç. (Yüzleşme, sayfa: 111 ) Kırsala yerleşince tüm sorunların biteceğini düşünmek ne kadar doğru?
Fırat Devecioğlu :’Vazgeç, kırsala yerleş!’ düşüncesi, yabancı dil bilen, farklı memleketleri bilen, sosyal sorunlar karşısında bir katkısı olabilecek nitelikli insanları atalete sürüklüyor. 26 yaşında Android üzerinden bir uygulama yazabilecek potansiyele sahip bir genç, Ayvalık’a taşınmanın ve orada yaşlanmanın hayalini kuruyor.
'Vazgeç’ öğüdünün uyutucu etkisi ile nitelikli insanların köşelere çekilmesini kapitalizm memnuniyetle izler. Onları bireyselleştirerek, kollektif bir güç olmasına yönelik önlem alır. Haksızlıklara karşı mücadele edebilecek insanların atıl kalmasını isteyen bozuk sistemin kendisidir.
Kırsala yerleşince sorunlar bitmeyecek. Gittiğiniz her yere kendinizi de götürürsünüz. Yaşamda değerli bulduğunuz bir amacınız yoksa, Kaş’daki komşunuzun köpeğini gezdirme şekline bile takılabilirsiniz ya da takıntı yapacak başka bir şeyler bulursunuz.
Hakan Özbek: Bir çok kişi çevresinden bunalıp kendi isteğiyle yalnızlığı tercih ediyor. Size göre hayal kırıklıklarımızın büyüklüğünü beklentilerimiz mi belirliyor?
Fırat Devecioğlu: Çevremizdeki insanlarla fazlasıyla meşguluz. İş hayatındaki problemli tipler, arkadaşların vefasızlığı, akrabaların iyi gün dostu olması gibi konular elbette can sıkıcı. Ancak bu durum gereğinden fazla zamanımızı alıyor. Bir başkasının olumsuz tutumları karşısında takıntılı olmak, bizi yaşamın kıyılarına sürükler. Kendi yolumuza bakmayı, kendimizi korumayı öğrenmeliyiz. Hayat bu kadar hayal kırıklığı yaşamak için çok kısa…
İyi yürekli insanların üzüntüleri ile köşelerine çekilmeleri, hayatı ve kendilerini griye boyar. İyi bir insanın, bir başkasının davranışlarına göre mutsuz olması ve hayal kırıklıkları ile uğraşarak atıl kalması, destek bekleyen doğaya ve insanlara karşı bir tür haksızlığı temsil eder.
Hayatta kaldığımız kısa sürede mutluluğu dış dünyada değerli şeyler yaparak yakalayabiliriz. Bunun için, minik dünyasında küçük hesaplar yapan insanları görmezden gelmeli, daha ulvi amaçlara yönelmeliyiz. Başka türlü hayat, boş konuşmalara sürüklenir, zamanını tüketene kadar orada kalır.

YeniBirlik Gazetesi Özel
''Dünyayı onu en çok sevmeyenler yönetiyor''
YeniBirlik Röportaj:
Sema Sezen: Mutsuzluğun kökeni nedir?
Fırat Devecioğlu: Mutluluk, kendini olduğu gibi yaşayabilen, yaşamda yapılmaya en çok değer verdiği şeylerin peşinden gidebilen ve hayatının merkezine sevgiyi alabilmiş insanın kalbindedir.
Mutsuzluk, başkalarının beklentilerine göre yaşayan, sadece birilerinin alkışını alabileceğini düşündüğü şeylerin peşinden hırsla giden ve hayatının merkezine mülkiyeti alan insanın ruhundadır.
Sema Sezen: En çok kimden ve nelerden mutsuz olursunuz?
Beni en çok mutsuz eden şey, Dünya’yı, onu en çok sevmeyenlerin yönetmesidir.
Günlük hayatımdaki insanlar ise artık beni mutsuz edemiyor. İnsan doğası ile uğraşmanın hayatı güzelleştiren bir yanı da, bu tür takıntılardan sıyrılabilmeniz oluyor. Kendisi gibi kalabilmeyi başaran insanın iç dünyasında sükunet hükmünü ilan ediyor. Böylece dış dünyada da kavganız olmuyor. Üretmek isteyen insan, etraftan gelen ve onu yaşamın kıyılarına sürükleyen düşüncelerle ilgilenmemeyi öğrenmek zorunda.
Sema Sezen: İnsan size göre neden kendi olmayı reddediyor?
Etraftan onay alma ihtiyacı, özgürlüğün önüne geçer. Çoğu insan başka dünyalara koşarak kendini tamamlaya çalışır. Başkalarının hikayelerinde kendi önemini arar. Oysa insanın özgürleşebilmesi, sadece ona ait alanı oluşturabilmesiyle başlar.
Elbette kimse kendi olmayı bilinçli olarak reddedmez. Zaten kendini tanımıyordur.
Ancak kendini tanımayı rededebilir. Kendi olmayı isteyen insanın, dünyaya gelmesiyle birlikte kendisi için hazırlanmış o rolü rededetmesi gerekir. Çoğu insan ait olduğu ekonomik sınıfını kabul etmez. Oysa kişi öncelikle onu bir kopya dönüştürmeye çalışan ‘düşünce sınıfından’ uzaklaşmalıdır.

Aylak Karga
''Yanlış Hayat Doğru Yaşanmaz'' (Adorno)
Aylak Karga Röportaj
Aylak Karga: Kimlerle ve nelerle yüzleşmemizi istiyorsunuz bu kitabınızda?
Fırat Devecioğlu: Hiç geri adım atmadan, gerçeğin gözlerine bakarak konuşmak isteyen bir kitap yazmak istedim. Yüzleşme, çağımızda sis bulutunun arkasında kalan ‘gerçekleri’ görünür kılmanın peşine düşüyor. Okur ile sohbet ederken, mutsuzluğun kökenlerine ışık tutmak isteyen bir düşünce kitabı… Çünkü yüzleşmekten korktuğumuz gerçekler, hayatımızı güzelleştirebilecek güçte…
Başkaları için mi yaşıyoruz?
Fırat Devecioğlu: Çoğu insanın yaşadığı tek gerçek, her sabah uyandıktan yarım saat sonra ait olmadığı insanların içine karışmak zorunda olmasıdır.
Hoşnutsuzluk ve iç sıkıntılarımızdan nasıl kurtulacağız?
Fırat Devecioğlu: Kişisel kazanıma dayalı hedeflere ulaşarak hayatına anlam katabileceğine inanmak hoşnutsuzluğumuzun kaynağıdır. Kendimize karşı ne kadar samimiysek, kendimizi hangi oranda kabul ediyor ve saygı duyuyorsak o kadar mutluyuz.








Dergio
''Bilgiyi zırhsız savaştıran yazar Fırat Devecioğlu Kimdir?''
Sevilay Kocabey/Dergio:
Evet , tam olarak ” bilgiyi zırhsız savaştıran yazar” olarak tanınmakta Fırat Devecioğlu. Yüzündeki samimiyeti yazılarına yansıtan ve öne sürdüğü şaşırtıcı özdeyişleriyle ilgileri toplayıp aynı zamanda sosyal medyada da pek çok takipçisi olup hakkında sık sık konuşulan örnek bir yazardır. Girişimcilik kariyerinin yanı sıra sosyoloji ve felsefeye olan merakı Devecioğlu’nu hep bir adım daha önde olmasını sağlamıştır.
Fırat Devecioğlu, çağımızın güncel konuları ile ilgili sık sık yazılar yazmış ve bunlardan en güzel miras olarak ise şimdilik ” Yüzleşme” adlı kitabı ile rafların baş mankeni olmuştur. Bu kitabında üzerinde durduğu konu ‘mutsuzluk’tur. Mutsuzluğu, ” Dünya’yı en çok sevmeyenlerin yönetmesi” olarak yorumlayan Devecioğlu modern zaman insanının yaşama dair korkularını bireyin içindeki ‘güçlü’ algısı ile bastırmaya çalıştığını ve nbunlara bağlı olarak kendileri ile ‘yüzleşme’ eğilimleri sonucunda “mutsuz” olduklarını dile getirmektedir.